1950'li yılların Lübnan'ında, geleneksel bir aile yapısı içinde büyüyen ve hayatının akışına kapılmış genç bir kadın olan Zehra, beklenmedik bir karşılaşmanın hayatını altüst etmesini beklemiyordu. Ailesinin seçtiği adamla evlenmiş, çocuklarını büyütmüş, sessiz bir yaşam sürmüştür. Dünyası, kendi köyünün dar sınırları ve evinin duvarlarıyla çevriliydi. Yaz mevsiminde, varlıklı bir Fransız ailenin tatili için köylerine gelmesiyle her şey değişir. Ailenin yakışıklı ve zeki oğlu Antoine, Zehra'nın hayatına güneş gibi doğar. Antoine, Zehra'nın hiç karşılaşmadığı bir özgürlük ve bağımsızlığa sahiptir. Onunla olan sohbetleri, Zehra'nın kendi hayatındaki kısıtlamaları ve tatminsizliği fark etmesini sağlar. Antoine'ın dünyası, Zehra'nın bildiğinin ötesindedir; düşünceleri ve hayalleri, Zehra'nın kalbinde yeni umutlar filizlendirir. Bu karşılaşma, Zehra'nın hayatının sadece yerine getirdiği görevlerden ibaret olmadığını, kendi özlemlerini ve hayallerini keşfetmesi gerektiğini gösterir. Ancak bu keşif, geleneksel toplumun dayattığı engellerle karşılaşacak ve Zehra'yı zorlu bir seçimle yüz yüze getirecektir.