Film, büyük şehrin gürültüsünden ve yozlaşmış sisteminden bıkmış, geçmişinde iz bırakan bir olayın ağırlığını taşıyan deneyimli bir demiryolu polisinin, huzur bulmak amacıyla küçük, unutulmuş bir kasabaya tayinini istemesiyle başlar. Ancak kasabanın pastoral görüntüsü, kısa sürede bir yanılsama olduğunu ortaya koyar. Yerel halkın suskunluğu, gizemli kayboluşlar ve demiryolu hatları üzerindeki şüpheli hareketler, polisi, bölgenin saygın görünen ileri gelenleri tarafından kontrol edilen acımasız bir kaçakçılık şebekesinin kasabanın ruhuna nasıl işlediğini keşfetmeye iter. Sistemin yozlaşmışlığını ve halkın korkuyla sindirilmişliğini gördükçe, sessizliğe bürünmektense bu karanlığı deşmeyi seçen memur, kendini bir anda devasa bir komplonun ortasında bulur. Tek başına, her köşeye sinmiş bir düşmana karşı adalet arayışında sevdiklerini ve kendi hayatını tehlikeye atarken, sessizliğin ve korkunun ördüğü ağları tek tek çözmek zorundadır. Bu, sadece bir suç örgütüne karşı değil, aynı zamanda umutsuzluğa kapılmış bir kasabanın ve kendi içindeki şeytanların üstesinden gelmek için verilen çetin bir mücadele olacaktır.