Reggie, tembelliği ve pizza sevgisiyle tanınan, ortalama bir hindiydi. Şükran Günü yaklaşırken diğer hindilerin endişeli çığlıklarını umursamaz bir tavırla izler, televizyonunun karşısında rahatça uzanırdı. Ama kaderin cilvesi Reggie'yi de buldu. Beyaz Saray'a davet edilen Reggie, Başkan tarafından şaşkınlıkla karşılanan, beklenmedik bir affedilme töreninin yıldızı oldu. Törenin hemen ardından, kendini kaslı ama zekası tartışmalı Jake'in kollarında buldu. Jake, kendisini "Hindi Kurtuluş Ordusu"nun kahramanı ilan eden, biraz manyak, biraz da iyi niyetli bir hindiydi. Ona göre, efsanevi "Büyük Hindi" tarafından kutsal bir görevle seçilmişti: Reggie'yi kullanarak tarihin seyrini değiştirmek. Jake'in çılgın planı, bir zaman makinesine binip 1621 yılına, ilk Şükran Günü'ne giderek, hindilerin kaderini sonsuza dek değiştirmekti. Başkanın hediye ettiği altın kaplamalı, mini boy bir zaman makinesiyle ikili, kendilerini beklenmedik bir maceranın içinde buldu. 1621 Plymouth'unda buldukları manzara ise korkunçtu; hindilerin sayısız olduğu ve avcılara kolay av oldukları bir gerçeklikle karşılaştılar. Reggie'nin tembelliği, Jake'in saf manyaklığıyla harmanlanmış bir kaos içinde, sömürgeciler ve vahşi doğanın tehlikeleriyle başa çıkmaya çalıştılar. Zaman sınırlıydı ve tarihin akışını değiştirmek için çok az zamanları vardı. Reggie'nin beklenmedik zekası ve Jake'in (bazen işe yarayan) gücüyle, ikili kendilerini beklenmedik bir kahramanlık yolculuğunda buldular. Bu yolculukta, sadece hindileri kurtarmakla kalmadılar, aynı zamanda kendi içlerindeki potansiyellerini de keşfettiler. Kendi aralarındaki anlaşmazlıkları aşarak, hem geçmişi hem de geleceği değiştirmek için beklenmedik bir ikili oldular. Sonuçta, bir hindi yemeği olmaktan kurtardıkları sadece kendileri değil, belki de tüm hindilerin geleceğiydi.