Dr. Guy Walker, dünyayı değiştirebilecek bir buluşun eşiğindeydi: temiz ve sınırsız enerji sağlayan bir sistem. Yıllarını bu projeye adamış, yoksulluğun ve enerji kıtlığının pençesinde kıvranan ülkeler için umut ışığı yaratmıştı. Ancak başarısı, onu gölgelerde bekleyen karanlık güçlerin dikkatini çekti. OmniCorp adlı küresel bir şirket, Dr. Walker'ın icadını dünyayı kurtarmak için değil, kontrol etmek ve silahlandırmak için kullanmayı planlıyordu. OmniCorp’un ahlaksız niyetlerini anlayan Dr. Walker, çaresiz bir hamle yaptı: kimliğini gizleyerek ortadan kayboldu. Her şeyini geride bırakarak, İzlanda’nın ıssız, fırtınalı kıyılarına sığındı. Bir balıkçı köyünün yakınlarında, basit bir kulübede yaşadı. Gündüzleri okyanusa bakarak düşünür, geceleriyse buluşu üzerine çalışmalarını sürdürürdü. Yeni kimliği "Elias" olan Walker, geçmişinden iz bırakmamaya çalışıyordu, ancak tamamen izole kalamazdı. Yardımseverliği ve zekası yerel halk tarafından sevildi. Özellikle genç bir kız olan Astrid, onunla çok yakınlaşarak, Dr. Walker’ın derinlerine gömülen parlak zekayı keşfetti. Ancak geçmiş, kolay kolay bırakılacak bir şey değildi. OmniCorp, Dr. Walker’ın izini bulmuştu ve onu avlamaya başlamıştı. En gelişmiş teknoloji ve acımasız ajanlar kullanarak, ıssız İzlanda’da bile onun huzurunu bozdular. Dr. Walker, bilimsel yeteneğini hayatta kalmak için, aynı zamanda geçmişindeki günahlarından arınmak için kullanmak zorunda kalacaktı. Artık saklanmak değil, savaşmak zamanıydı. İcadının insanlığın iyiliği için kullanılmasını sağlamak, Dr. Walker için yeni bir hayatta kalma mücadelesi haline gelmişti.