Fas çölünün kalbinde, yıldızların altında parıldayan bir riad'ın avlusunda, bir düğün telaşının ortasında Paul ve Louna karşılaştılar. Paul, Amerikalı bir arkadaş olarak gelinin düğününe katılmıştı; Louna ise gelinin göz kamaştırıcı güzellikteki kız kardeşi ve nikâh şahidiydi. Aşk ilk bakışta değildi, daha çok gizli bir sinyal, hissedilen ancak açıkça dile getirilemeyen bir çekimdi. Düğünün coşkusu, bu gizli çekimin üzerinde bir perde gibiydi. Ancak gece yarısı, gerçeküstü bir şey yaşandı. Zamanın kıvrımları bozulmuş gibiydi. Sabah uyandıklarında, aynı güneşin aynı ışıkla aydınlattığı aynı günü, aynı düğünü yaşıyorlardı. Paul ve Louna, zamanın tuzağına düşmüştü; sonsuz bir düğün döngüsünde sıkışıp kalmışlardı. Diğer konuklar ise bu tekrarlanan günün farkında bile değildi, onlara göre her şey normal seyrindeydi. Başlangıçta korku ve kafa karışıklığı vardı. Aynı konuşmalar, aynı şakalar, aynı yemekler... Kendi delilikleriyle yüzleşmek zorundaydılar. Ama yavaş yavaş, bu zaman döngüsü onları birbiribine yaklaştırdı. Her tekrar, Paul ve Louna için geçmişteki hatalarını düzeltme, farklı kararlar alma, birbirlerini daha iyi tanıma ve sonunda, belki de kendilerini tanıma fırsatıydı. Paul, Louna'nın gizli şiirlerini keşfetti, onun cesaretini ve derin acılarını gördü. Louna ise Paul'ün kendine has mizahı ve kalbinin derinlerinde saklı kırılganlığını fark etti. Her tekrarlanan gün, bu garip zaman hapishanesini aşktan bir hapishaneye dönüştürdü; zamanın kıskacında filizlenen bir aşk. Ancak kaçışın yolu gizliydi. Bu sonsuz düğün döngüsünden çıkış, çözülmeyi bekleyen bir sırda, belki de düğün töreninin gizli bir detayında yatıyor olabilirdi. Ya da belki de bu döngü onlara bir hediye olarak gönderilmişti; birbirlerine olan aşklarını keşfetmeleri için zaman, sayısız deneme hakkı vermişti. Fas çölünün gizemli büyüsü ve bir düğünün görkeminin altına gizlenmiş, bu sıra dışı aşk hikayesi, zamanın akışını alt üst ederken izleyicileri büyüleyici bir yolculuğa davet edecektir.