Harris McKay, Allison ve Kira, yakın arkadaşlardır. Bir arkadaşlarının ölümü sonrası, üzüntülerini bastırmak için alkol alırlar ve gece geç saatlerde kendilerini kasabanın eski, ürkütücü mezarlığında bulurlar. Hüzünleri yavaş yavaş yerini bir tür isyana bırakır ve sarhoş cesaretleriyle mezar taşlarının arasında dans etmeye başlarlar. Dans ederken, eski ve yıpranmış üç mezar taşının arasında gizlenmiş, elle yazılmış üç kağıt parçası bulurlar. Yazılar, anlaşılması güç, ürkütücü şiirlerdir. Sarhoşlukları ve gençliklerinin cesaretiyle, şiirleri yüksek sesle okurlar. Hemen ardından, çevreleri bir soğukluk kaplar, hava ağırlaşır. Gençler bunu pek umursamazlar, alkolün etkisi altında geceye devam ederler. Ertesi gün ise kabus başlar. Allison, evinde sürekli görünen hayaletsi figürlerle karşılaşır. Kira, gece boyunca onu rahatsız eden fısıltılar duyar; tanıdık gelmeyen, ürpertici sözcükler. Harris, uykusunda sürekli olarak aynı, korkunç bir rüya görmeye başlar; derin bir karanlıkta, onu takip eden bir gölge. Üç arkadaş, korkuncul olayların mezarlıktaki geceyle ilgili olduğunu anlarlar. Araştırmaları, buldukları şiirlerin üç farklı kötü ruhun, birer zihinsel tuzak gibi işleyen, çağrılma ritüelleri olduğunu ortaya çıkarır. Dans ederek ve şiirleri okuyarak, farkında olmadan bu ruhları uyandırmışlardır. Ve şimdi, intikam almak için geri dönmüşlerdir. Her ruh, arkadaşlarından birini hedef almıştır ve dehşet verici bir psikolojik savaş başlar. Allison, acımasız geçmişiyle yüzleşir, Kira, en büyük korkularıyla boğuşur, Harris ise varoluşsal bir çöküşün kıyısında bulunur. Birlikte kalmak zorundadırlar, zira yalnız başlarına bu ruhları durduramayacakları açıktır. Ancak mezarlığın karanlık sırları ve ruhların güçleri daha büyük olduğundan, bu korkunç oyunu durdurup hayatta kalabilecekler mi?